aktifhayat.com

Plastik Kirliliği ve İnsan Sağlığı: Mikroplastiklerin Etkileri

30.12.2024 07:40
Türk bilim insanları tarafından gerçekleştirilen bir çalışma, mikroplastiklerin insan sağlığı üzerindeki etkilerini ortaya koydu. Bu çalışma, mikroplastiklerin insan midesinde varlığını sayısal olarak tespit etti.

Plastik Kirliliği ve İnsan Sağlığı: Mikroplastiklerin Etkileri

Türk bilim insanları tarafından gerçekleştirilen bir çalışma, mikroplastiklerin insan sağlığı üzerindeki etkilerini ortaya koydu. Bu çalışma, mikroplastiklerin insan midesinde varlığını sayısal olarak tespit etti. Sağlık Bilimleri Üniversitesi'nden Doç. Dr. Sermet Sezigen ve diğer akademisyenler, mikroplastiklerin insan vücuduna nasıl girdiğini ve sağlık üzerindeki olumsuz etkilerini araştırdı. Çalışmanın sonuçları, Forensic Science International dergisinde yayımlandı.

Mikroplastikler Vücudumuza Hangi Yollarla Giriyor?

Plastik kirliliği kavramının bilimsel verilerle açıklanması gerekiyor. Mikroplastikler, boyutu 1 mikrometre ile 5 milimetre arasındaki plastik parçacıklarına denir. İnsan vücudu, gıda ve su alımı, solunum ve cilt teması yoluyla mikroplastiklere maruz kalıyor. Özellikle denizlerde avlanan balıklar ve diğer deniz ürünleri, ağız yoluyla alınan mikroplastik kaynakları arasında yer alıyor.

Başta deniz tuzu olmak üzere bazı yemek tuzları, et ürünleri, pirinç, sebze ve meyve gibi pek çok besin de mikroplastik içerebiliyor. Yiyecek-içecek tüketiminde kullanılan plastik ürünler ile gıdaları paketlemek için kullanılan malzemeler, şişelenmiş sular ve havada asılı kalabilen plastik kökenli ev tozları da ağız yoluyla alınan mikroplastik kaynakları arasında sıralanıyor.

Solunum Yolu ile de Maruz Kalınıyor

Oral alımın yanı sıra, özellikle büyük şehirlerde ve endüstriyel alanlarda yaşayan insanların mikroplastiklere solunum yolu ile maruz kaldıkları belirtiliyor. Ayrıca mikroplastik içeren kozmetik ürünler ile bazı kişisel bakım ürünleri de cilt yoluyla sınırlı mikroplastik maruziyetine neden olabiliyor. Mikroplastiklerin sindirim sistemine geçmesi, mekanik yoldan nanoplastiklere dönüşmesine yol açıyor.

Daha küçük boyutlu plastik parçacıklarının bağırsak epitelinden geçerek dolaşım ve lenf sistemi aracılığı ile farklı doku grupları ve organlara taşınabildiği ifade ediliyor. Bu durum, insan sağlığı açısından ciddi riskler oluşturuyor.

ABD'de Nanoplastik Bulunan Su Markaları

ABD Ulusal Sağlık Enstitüsü tarafından desteklenen bir çalışmada, ABD piyasasında en çok satılan 3 su markasının bir litrelik plastik ambalajlarındaki içme suyunun içinde, litre başına ortalama 240 bin adet plastik parçacığı bulunduğu tespit edildi. Bu parçacıkların yüzde 90'ından fazlasının nanoplastik olduğu ortaya konuyor.

Bu bulgular, plastik atıkların insan sağlığı üzerindeki etkilerini daha da belirgin hale getiriyor. Uzmanlar, bu tür kirliliğin önlenmesi için daha etkin geri dönüşüm politikaları ve kamu bilincinin artırılması gerektiğini vurguluyor.

Plastik Atık Kaynakları

Kara ve denizlerdeki plastik atıkların kaynağının ne olduğu merak konusu. Uzmanlar, bu soruyu ağırlıklı olarak poşet ve ambalajlar, tarımda sulama ve örtü işleri ile yapı sektöründe kullanılan malzemeler olarak yanıtlıyor. Özellikle gıda sektöründe yoğun rağbet gören tek kullanımlık plastik ambalajlar, önemli bir kirlilik kaynağı oluşturuyor.

Ayrıca balık avcılarının bıraktığı olta, kafes, balık ağı ve halatlar ile balık çiftliklerinde kullanılan ağlar ve yemler de göller, açık deniz ve okyanuslardaki plastik kirliliğinin önemli nedenleri arasında yer alıyor. Bu durum, deniz ekosistemleri üzerinde ciddi tehditler oluşturuyor.

Okyanuslarda Plastik Atık Sorunu

2016 yılında karasal ortamlardan sucul ekosisteme 19-23 milyon ton plastik atığın döküldüğü ve bu plastik atıkların 9-13 milyon tonunun okyanuslara ulaştığı tahmin ediliyor. Tüm denizlerdeki ve okyanuslardaki çöplüğün yüzde 85'ini doğada uzun yıllar kalan plastikler oluşturuyor. 2040 yılından itibaren, yıllık olarak 23-37 milyon ton plastik atığın okyanuslara döküleceği öngörülüyor.

Eğer plastik üretimi ve atılımı bu hızda devam ederse, 2050 yılına kadar okyanuslarda toplam balık sayısından daha fazla plastik olacağı öngörülüyor. Bu durum, deniz yaşamı ve ekosistem sağlığı açısından ciddi bir tehdit oluşturuyor.

Mikroplastiklerin Ekosistem Üzerindeki Etkileri

Mikroplastikler, hem ekosistem sağlığını hem de besin zincirini tehdit eden önemli bir kirletici olarak kabul ediliyor. Denizlerdeki plastik atıklar, Fitoplankton ve Zooplankton gibi küçük organizmalar tarafından tüketilip besin zincirine girerek tüm deniz canlılarını fiziksel ve kimyasal olarak olumsuz yönde etkiliyor. Akdeniz, yoğun insan faaliyetleri nedeniyle mikroplastik kirliliği açısından sıcak nokta olarak tanımlanıyor.

Akdeniz'deki bu kirliliğin deniz canlılarının ve ekosistemin yanı sıra, turizm ve balıkçılık gibi ekonomik sektörleri de tehdit ettiği belirtiliyor. Bu durum, bölgedeki ekosistem dengesini bozarak insan sağlığını da olumsuz etkileyebilir.

Türkiye'de Mikroplastik Kirliliği

Türkiye'de plastik kaynaklı çevre kirliliği üzerine yapılan çalışmalar, özellikle deniz ve tatlı su ekosistemlerindeki mikroplastik yoğunluğu, kaynakları ve etkileri üzerine odaklanıyor. Marmara Denizi, Ege ve Akdeniz gibi bölgelerde yapılan araştırmalar, mikroplastiklerin deniz suyu ve tortularda yüksek yoğunlukta bulunduğunu ortaya koyuyor.

Marmara Denizi'nde yapılan bir çalışmada, özellikle kıyısal bölgelerdeki mikroplastik yoğunluğunun, açık deniz bölgelerine kıyasla daha yüksek olduğu, bu durumun yerleşim yerlerinden ve sanayi bölgelerinden kaynaklanan atıkların etkisini gösterdiği belirtiliyor.

İskenderun Körfezi'nde Mikroplastik Kirliliği

İskenderun Körfezi'ndeki farklı sahillerde mikroplastik kirliliği üzerine yürütülen çalışmalar, söz konusu kıyıların bu kirliliğe ciddi şekilde maruz kaldığını gösteriyor. Bu kapsamda, özellikle plajlar, plastik atıkların birikim alanı olarak dikkat çekiyor. Bu durum, hem çevre hem de insan sağlığı açısından önemli bir sorun teşkil ediyor.

İç Sular ve Mikroplastik Kirliliği

Sapanca Gölü ve Van Gölü gibi iç sularda yapılan çalışmalarda da mikroplastik kirliliği tespit edildiği belirtiliyor. Bu alanlarda özellikle plastik şişe ve poşet gibi günlük kullanımdan kaynaklanan atıkların parçalanmasıyla oluşan mikroplastiklerin yaygınlığı vurgulanıyor. Bu durum, iç su ekosistemleri için ciddi bir tehdit oluşturuyor.

Evsel Kaynaklı Plastik Atıklar

2010 yılında İngiltere'de yapılan bir çalışmaya göre tüm plastik atıkların yüzde 73'ünün evsel kaynaklı olduğu belirtiliyor. 2018 yılında üretilen plastik atıkların yüzde 46'sı plastik ambalaj olup bunların yüzde 40'ının gömüldüğü, yüzde 32'sinin çevreye bırakıldığı, yüzde 14'ünün yakıldığı ve yüzde 14'ünün geri dönüştürüldüğü ifade ediliyor.

Her yıl tüm dünyada üretilen plastik atıklardan geri dönüştürülebilenlerin yarısı diğer ülkelere ihraç ediliyor. Amerika Birleşik Devletleri, İngiltere, Almanya ve Japonya önde gelen plastik atık ihracatçıları arasında yer alıyor. Tüm dünyada ihraç edilen plastiklerin yüzde 50'sinden fazlası Çin tarafından teslim alınıyor.

Sıfır Atık Projesinin Önemi

Bilim insanları, günümüzde plastik atık kaynaklı çevre kirliliğiyle mücadele için daha etkin geri dönüşüm politikaları, kamu bilincini artırma çalışmaları ve uluslararası iş birliklerine ihtiyaç duyulduğunu ifade ediyor. Türkiye'de yıllardır devam eden Sıfır Atık Projesi, bu konudaki başarısıyla uluslararası camia için de önemli bir esin kaynağı olarak görülüyor.

Plastik üretimi, tüketimi ve atık kontrolü konularındaki önlemlerin geliştirilmesi, ülkemizde çevre ve insan sağlığının korunması açısından kritik öneme sahip bulunuyor. Bu tür projeler, gelecekte daha temiz bir çevre için büyük bir fırsat sunuyor.

Bize Ulaşın